Brüksel-Ankara: Dar alanda kısa pas

ahmetbeyler

Active member

Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye arasındaki ilişkiler önemli bir dönüm noktasıyla karşı karşıya. 10-11 Aralık tarihleri arasında yapılacak olan AB Devlet ve Hükümet Başkanları zirvesinde liderler Brüksel-Ankara ilişkilerini şekillendirecek önemli bir karara imza atacaklar. Ya Fransa, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin (GKR) isteği doğrultusunda Doğu Akdeniz’deki gerilimi gerekçe göstererek yaptırım kararı alacaklar. Ya da Ankara ile diyaloğu yeniden tesis etmek için kolları sıvama kararı alacaklar.

AB içerisinde Türkiye’ye yaptırım kararı alınması gerektiğini savunan ülkeler arasında Fransa, Yunanistan, GKR, Avusturya, Danimarka, İrlanda, Slovenya ve yeni yılda AB dönem başkanlığını üstlenecek olan Portekiz yer alıyor. Portekiz’in Fransa’dan yana tutum sergilemesinin en büyük sebebi, Başbakan Antonio Costa ile Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un yakın ve samimi ilişkisi.

Danimarka’nın tavrı ise Türkiye’nin Libya ile imzalamış olduğu ekonomik münhasır alan anlaşmasından bu yana Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de gerilime neden olduğunu iddia ettiği adımlardan kaynaklanıyor. Kraliyet aileleri konusunda uzman gazeteciler, Danimarka krallarından IX. Christian’in ikinci oğlu olan 1. Georgios’un Yunanistan’ın ilk kralı olduğuna dikkat çekerek Danimarka ile Yunanistan arasındaki bu dayanışmayı hatırlatıyorlar. Ancak Danimarka kraliyet ailesinin Danimarka hükümetinin dış politika üzerindeki etkisi sıfıra çok yakın olduğundan çok da kaale almamak gerekir.

Hollanda ise Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de gerilime son verecek adımları atmaması ve diyalog ortamına katkıda bulunmaması halinde Ankara’ya yaptırım uygulanmasını savunuyor. Ancak Fransa ve Yunanistan ile aynı çizgide görünmek istemeyen Hollanda, Gümrük Birliği’nin askıya alınması veya ticari yaptırım değil, silah ambargosu uygulanması gerektiğini savunuyor. İrlanda Cumhuriyeti’nin desteği ise ya AB içerisindeki küçük ülkeleri destekleme refleksi olarak, ya da Türkiye’nin Britanya ile olan yakınlığından olabilir.

Ankara’ya destek veren ülkeler de yok değil. Örneğin Türkiye’nin komşu ülkeleri Romanya ve Bulgaristan, Baltık ülkeleri ile Macaristan, Polonya, İtalya, İspanya ve Malta gibi ülkeler Türkiye’ye yaptırım uygulanmasına karşı çıkmıyor değiller. Ayrıca AGİT dönem başkanlığını üstlenen İsveç, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki tavrının devam etmesi halinde yaptırıma karşı çıkmayacak ancak yaptırım kararı İsveç’in tercih ettiği bir opsiyon değil. Finlandiya ise AB-Türkiye ilişkilerinde eski havasına, eski etkisine hiç sahip değil.

AB dönem başkanlığını üstlenen Almanya ise Türkiye’ye yaptırım uygulanmaması için elinden gelen çabayı gösteriyor. Ancak bu noktada, Berlin, Türkiye’nin Almanya’ya yardımcı olması ve yaptırım kararına meşru gerekçe oluşturabilecek olan konularda esneklik göstermesini bekliyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sözcüsü ve aynı zamanda diplomasi jargonuyla Sherpa’sı olan Büyükelçi İbrahim Kalın’ın geçtiğimiz Cuma günü gerçekleştirdiği Brüksel ziyareti AB Zirvesi öncesinde son derece önemliydi. AB Konsey Başkanı Charles Michel’in Dış Politika Başdanışmanı Maryam Van den Heuvel, AB Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen’in Kabine Şefi Bjoern Seibert ve AB Dış İlişkiler Servisi Genel Sekreteri Helga Schmidt ile ayrı ayrı görüşen Kalın hem Türkiye-AB ilişkilerini, hem de Doğu Akdeniz, Libya, Suriye ve Karabağ gibi bölgesel konuları ele aldı. Aslında sözü geçen konularda AB ile Türkiye arasında fazla bir görüş farkı yok. Olmadığı gibi, Fransa’nın iddialarının aksine Türkiye’nin Avrupa ile NATO ülkelerine daha yakın olduğu ve Rusya ile yakınlığının da abartıldığı ortaya çıktı. AB’ye üye ülkelerde Türkiye’ye yönelik olarak ağır bir önyargı yok değil maalesef. Cumhurbaşkanı Erdoğan da Türkiye’nin Avrupa ile ilişkilerine stratejik önem verdiğini bir kez daha dile getirdi.

Aslında ABD’deki yönetim değişikliği, Almanya’daki siyasi değişim, AB’de dönem başkanlığının bayrak değişimi ve KKTC’deki seçim neticeleri, AB ile Türkiye’yi birleştiren unsurları ön plana çıkartıp ayrıştıran meseleleri de diyalog yoluyla çözmenin ideal fırsatı. Türkiye ile Libya, Suriye, Karabağ, Afganistan gibi bölgelerde işbirliğinde bulunacak olan AB’nin kazancı çok büyük olur. Çünkü Türkiye hem Batı hem de Doğu kültürüne sahip. Fransa ile Türkiye arasında liderler düzeyinde yeniden diyalog sağlanması halinde 10-11 Aralık tarihinde düzenlenecek olan AB liderler zirvesi AB-Türkiye ilişkileri için önemli ve yapıcı bir dönüm noktası oluşturabilir. Yeter ki bu dar zamanda ve bu dar alanda, AB ile Türkiye arasında olumlu paslaşmalar yaşansın. Yeter ki AB’deki yöneticiler Türkiye ile göz hizasında konuşmayı kabul etsinler. AB ile Türkiye’nin stratejik açıdan yakınlaşması, Biden yönetiminin enerjisini Avrupa kıtasına değil, Çin’e ve Rusya’ya odaklanmasını sağlayacak.

Brüksel Origami ile süsleniyor

Avrupa Birliği’nin başkenti Brüksel yılbaşı yaklaştırkça geleneksel olarak yılbaşı ağaçları ve ışıklarla süsleniyor. Brüksel’e gelenler bilir, başkentte Avrupa’nın en eski kapalı galerileri arasında yer alan ve 1847 yılında inşa edilmiş olan Galerie Royales Saint Hubert, İtalya’nın Milano kentinin ünlü Galleria Vittorio Emanuele II’sinden de eskidir. Galerie Royales Saint Hubert ve çevresi bu sene Origamilerle süslendi. Japonca kağıt katlama sanatına verilen ad olan Origami, kesmeden ve yapıştırmadan sadece kağıtları katlayarak yaratılan sanat figürlerine verilen isim. Kovid-19 nedeniyle Belçika’da uygulanan tecrit esnasında çocukları, emeklileri ve yaşlıları eğlendirmek ve meşgul tutmak için proje geliştiren ‘Origami for Life’ derneği, çocuklar ve yaşlılar tarafından gönderilen 20 bini aşkın Origami’yi şehir merkezini süslemek için kullandı. Büyük meydan ile Galerie Royales Saint Hubert’e değişik bir hava katmış.
 
Üst