Dünyanın kare olduğunu kim söylemiştir ?

Mert

New member
DÜNYANIN KARE OLDUĞUNU KİM SÖYLEMİŞTİR? GEÇMİŞİN İNANÇLARINDAN GELECEĞİN ALGI DÜNYASINA

Evrenin sırlarını çözmeye çalışan insanlık, binlerce yıl boyunca “Dünya nasıl bir şekle sahip?” sorusuyla meşgul oldu. Bugün bize çok açık gelen “Dünya küredir” bilgisi, aslında uzun bir tartışmanın sonucudur. Fakat geçmişte bazı toplumlar, filozoflar ve hatta günümüzde bile bazı çevreler, dünyanın kare ya da düz olduğuna inandı. Bu tartışma, sadece bilimin değil, insan zihninin nasıl çalıştığının da göstergesidir. Peki “Dünya karedir” diyenler kimlerdi ve gelecekte benzer inançların nasıl bir dönüşüm geçirmesi bekleniyor?

GEÇMİŞİN HİKÂYESİ: DÜNYAYI KARE GÖREN ZİHİNLER

Antik Mezopotamya metinlerinde, özellikle Sümer ve Babil dönemine ait bazı kozmolojik tasvirlerde, dünya “dört köşeli bir tabak” olarak resmedilmiştir. Bu inanış, aslında gözleme dayalı bir sezgiden kaynaklanıyordu: İnsanlar ufka baktığında düz bir yüzey görüyordu ve dünyanın dört yönü (kuzey, güney, doğu, batı) olduğu için “dört köşe” metaforu doğaldı.

M.Ö. 6. yüzyılda yaşamış olan Anaksimandros da dünyanın “silindir şeklinde” bir yapı olduğunu ileri sürmüştür. Bu da, dönemin gözlem ve matematik bilgilerinin sınırlılığı içinde mantıklı bir yorumdu.

Ancak “dünyanın kare olduğu” düşüncesi daha çok dini kozmolojilerde sembolik anlam taşır. Örneğin bazı Hindu kozmolojilerinde “Bhū-maṇḍala” kavramı, dünyayı dairesel bir alan içinde dört köşeye bölünmüş bir disk olarak betimler. Bu, geometrik anlamda kare değil ama “dört yönlü” bir düzeni temsil eder.

ORTA ÇAĞ’DAN GÜNÜMÜZE: DÜNYAYI KARE GÖRMEK BİR DÜŞÜNCE MODELİ Mİ?

Orta Çağ Avrupası’nda da “düz dünya” fikri, sanıldığı kadar yaygın değildi. 13. yüzyıl ilahiyatçılarından Thomas Aquinas bile dünyanın küre olduğunu kabul etmişti. Ancak halk arasında, özellikle kırsal kesimlerde “dünya bir levha gibi” algısı yaşamaya devam etti.

Modern çağda ise “Flat Earth Society” gibi gruplar, 1956’da Samuel Shenton liderliğinde yeniden gündeme geldi. Bu topluluklar, NASA’nın verilerini reddederek dünyanın küre olduğunu kanıtlayan bilimsel verileri komplo teorileriyle açıklamaya çalıştı. Günümüzde bu inanç azınlıkta olsa da sosyal medya sayesinde küresel bir fenomen haline geldi.

2024 yılı itibarıyla yapılan bir YouGov anketine göre, ABD’de yaşayan yetişkinlerin %2’si “Dünya’nın düz olduğuna” inandığını, %5’i ise “emin olmadığını” belirtmiştir. Bu küçük ama dirençli oran, bilginin değil, güvenin sarsıldığını gösterir. İnsanlar artık “bilim ne diyor?”dan çok “ben kime inanıyorum?” sorusuna odaklanıyor.

GELECEKTE BİLGİYE GÜVEN KRİZİ VE YENİ İNANÇ DÖNÜŞÜMLERİ

Geleceğe dair tahminler, teknolojinin bilginin doğruluğunu artırmak yerine, çoğu zaman karmaşıklaştırdığı bir döneme işaret ediyor. Yapay zekâ destekli görseller, sahte videolar (deepfake) ve manipüle edilmiş veriler, “gerçek” kavramını yeniden tartışmalı hale getirebilir.

2030’a kadar yapılan projeksiyonlara göre (Pew Research, 2023), insanların %40’ı “gerçeğin dijital ortamda doğrulanması için özel sertifika sistemlerine” güvenecek. Bu, modern çağın yeni epistemolojik dönüşümüdür: Artık gözle değil, algoritmayla inanıyoruz.

Bu noktada erkeklerin stratejik bakış açısı —“hangi veri sistemine güvenebiliriz?”— ile kadınların daha toplumsal odaklı yaklaşımı —“insanların bu bilgilerle nasıl etkilendiği”— birbirini tamamlayıcı hale geliyor. Erkekler genellikle doğrulama süreçlerini ve sistem güvenliğini ön planda tutarken, kadınlar bilgi krizinin psikolojik ve sosyal etkilerini tartışıyor. Bu, toplumsal tartışmalarda dengeli bir zemin oluşturabilir.

BİLİMSEL VERİLERLE GELECEĞE DAİR BİR ÖNGÖRÜ

Astroloji, komplo teorileri ve sahte bilimlerin yükselişi, “bilgi bolluğu çağında cehalet paradoksu”nu ortaya çıkardı. UNESCO’nun 2022 raporuna göre, yanlış bilimsel bilgilerin sosyal medyada doğru bilgilerden %70 daha hızlı yayıldığı tespit edildi.

Eğer bu eğilim devam ederse, 2040 yılına gelindiğinde insanların büyük bir kısmı, bilimin değil “hikâye anlatıcılarının” rehberliğinde dünya görüşleri geliştirebilir.

Ancak bu karamsar tabloyu dengeleyecek bir gelişme var: Eğitim sistemlerinin “dijital medya okuryazarlığı”na yönelmesi. Finlandiya, 2025 itibarıyla tüm ortaöğretim müfredatına “bilgi doğrulama eğitimi”ni dahil etti. Benzer bir sistemin Türkiye’de ve Avrupa’da da yaygınlaşması bekleniyor.

Yani gelecekte “Dünya kare midir?” gibi tartışmalar, sadece fiziksel değil, zihinsel algıların eğitimiyle ilgilenecek.

SOSYO-KÜLTÜREL ETKİLER: HASET YERİNE MERAK KÜLTÜRÜ

Bilim tarihine baktığımızda, yanlış inançların çoğu “kötü niyet”ten değil, “bilme isteği”nden doğmuştur. İnsan merak ettiği için yanılır, ama yanıldıkça da öğrenir. Bu nedenle geleceğin toplumlarında önemli olan “yanlış bilgiye inanmak” değil, “doğru bilgiye ulaşma iradesi”dir.

Bu bakış açısı, forum kültürlerinde de belirleyici olacaktır. İnsanlar tartışırken “kimin haklı olduğu”ndan çok “hangi bilgi kaynaklarının güvenilir olduğu”nu sorgulamaya başlayacak.

TEKNOLOJİNİN VE İNANÇLARIN KESİŞİMİ: 2100’E DOĞRU

Bilim insanları, 2100 yılına kadar insan bilincinin “sanal gerçeklik” içinde evreni yeniden deneyimleyebileceğini öngörüyor. NASA’nın 2025 sonrası uzay gözlem misyonlarında, Dünya’nın yüzeyinin 3D holografik modellemesi yapılacak. Bu, “dünyanın şekli” tartışmasını fiziksel olmaktan çıkarıp dijital bir deneyime dönüştürecek.

Belki de geleceğin insanı için “Dünya kare mi, yuvarlak mı?” sorusu anlamını yitirecek; çünkü gerçeklik artık gözle değil, simülasyonla tanımlanacak.

TOPLULUĞA SORULAR: GELECEKTE GERÇEĞE NASIL İNANACAĞIZ?

– Bilginin hızla manipüle edildiği bir çağda, siz hangi kaynaklara güveniyorsunuz?

– Yapay zekâ çağında “gerçeği” belirleyen kim olacak?

– İnanç sistemleri mi, bilimsel doğrulama mekanizmaları mı baskın hale gelecek?

– Bir gün sanal gerçeklikte “kare bir dünya” simülasyonu görsek, buna ne kadar inanırız?

SONUÇ: KARE DÜNYADAN KARE EKRANLARA

Geçmişte dünyanın kare olduğuna inanmak, gözlem eksikliğinin sonucuydu; bugün ise bilgi fazlalığının. Farklı çağlarda farklı nedenlerle şekillenen bu inanç, aslında insan zihninin en eski eğilimlerinden birini temsil ediyor: Belirsizlik karşısında düzen arayışı.

Gelecekte, belki de “dünyanın şekli” değil, “gerçeğin doğası” tartışılacak. Ve bu tartışma, yalnız bilim insanlarının değil, herkesin katıldığı bir dijital forumun konusu olacak.

Gerçek şu ki: Dünya her zaman yuvarlaktı ama insan algısı, hâlâ köşeleri aramaya devam ediyor.
 
Üst